8 Mayıs 2024 Çarşamba

Sadi Şirazi'nin Bostan'ından Nasihatler

 Arkadaşlar burada Allah dostu Sadi Şirazi'nin Bostan'ında altını çizdiğim nasihatleri paylaşacağım... Allah dost Sadi'den razı olsun ve kullarını onun gibi hikmet ehli eylesin isteklileri hayırlısıyla inşallah... :)

BOSTAN

En gerçek Allah adamı, düşkün görünen ferman sahibidir.

----------------------------------------------------------------

Padişah da Allah'ın Bir Kuludur

Ne lüzum var ki göklerin dokuz katlı kürsüsünü Kızıl Aslan'ın ayağı altına koyasın? Ona sen, "Ayağını izzetle göklerin üstüne bas" diye söyleme. "Yüzünü ihlasla toprağa sür" de.

Padişahım, gündüz padişahlık edersen, gece dilenciler gibi yana yakıla dua et. Başı yüce kimseler hizmetine bel bağlamışlar; öyleyken senin yüzün ibadet eşiğinde. Böyle, Allah'ın hakkını eda eden bir kul, kullar için ne güzel bir efendidir!

-------------------------------------------------------------------

Kaplana Binen Gönül Eri

Gönül erlerinden biri bir kaplana binmiş, elinde bir yılan, onu hızlı hızlı sürüp gidiyormuş. Adamın biri:

"Bana da bu gittiğin yolda kılavuz ol, ey Allah yolunun yolcusu! Ne yaptın da yırtıcı bir hayvan sana ram oldu? Ve saadet yüzüğünün kaşına senin ismin kazıldı?" demiş.

Gönül eri cevap vermiş:

"Kaplanın, yılanın, filin ve akbabanın bana zebun olmasında şaşılacak bir şey yok. Sen de Allah'ın emrinden dışarı çıkma ki senin emrinden de hiçbir şey dışarı çıkmasın."

Nasihat, ancak Sadi'nin sözlerinden hoşlanan kimsenin işine yarar. :)

----------------------------------------------------------------

Kisra'nın Hürmüz'e Verdiği Öğütler

Nuşiveran, can verirken Hürmüz'e şöyle demişti:

"Oğlum, kendi rahatınla meşgul olma dar yoksulların gönlünü gözet. Kendi rahatını düşünmekle kalırsan, senin ülkende kimse rahat etmez. Çoban uyumuş, kurt da sürüde: Bu hal, akıllı kimselerin beğeneceği şey değil."

"Muhtaç olan yoksulları koru; zira padişah, halkın sayesinde taç taşımaktadır. Zaten halk köke benzer, sultan ağaca... ve ağaç, kökünden kuvvet alır, evladım. Şu halde halkın kalbini yaralamamaya gayret et; yoksa kendi kökünü kazımış olursun."

"Doğru yol mu istiyorsun? İşte abidlerin yolu. Bu yol, ümitle korkudan ibarettir, insan, iyilik ümidi ve kötülük korkusu dolayısıyla aklın gereğini benimser. Bir padişahta bu iki şey olunca onun saltanat ülkesinde sığınacak yer bulabilirsin. Çünkü o hükümdar, Allah'ın lütfunu umarak, kendisine ümit bağlayanlara lütfeder ve saltanatına bir zarar geleceğinden korkarak, kimsenin zararını hoş görmez."

"Sen kibirli yiğitlerden değil kendisinde Allah korkusu olmayanlardan kork. Memleket halkının kalbini harap eden padişah, memleketinin bayındır halini ancak düşünde görür. Haraplıkla kötü şöhret zulümden gelir ve bu sözün gerçeğine ileri görüşlü kimseler varır."

"Halkı zulüm içinde öldürmek doğru değildir. Çünkü o, saltanatın sığınağı ve dayanağıdır. Köylüye kendin için riayet etmelisin: Gönlü hoş edilen bir işçi daha çok iş yapar. Nihayet kendisinden fazlasıyla iyilik gördüğün kimseye fenalık etmek insanlık değildir."

--------------------------------------------------------------------

Hüsrev'in Şirüye'ye Verdiği Öğütler

"Kılıç kullanan bir yiğit, bir kocakarının gönül dumanı kadar yıkım yapamaz. Bir dul kadının tutuşturduğu mumla bir şehrin yandığını çok görmüşsündür. Dünyada, saltanat sürerken insaflı davranan bir padişahtan daha gür nasipti kim vardır? Bu cihandan ayrılmak sırası ona geldiği zaman mezarına rahmet okurlar. Mademki insanların iyisi de kötüsü de geçip gidiyor, sonunda adam hayırla anılsın daha iyi."

"Halkın üstüne Allah'tan korkan kimseleri tayin et. Öylesi hem memleketi imar eder hem günahtan çekinir. Senin faydanı ahalinin incinmesinde arayan kişi, senin fenalığını düşünüyor ve halkın kanını içiyor demektir. Ahalinin Allah'a el kaldırıp beddua ettiği kimselere başkanlık vermek hatadır, iyileri besleyen kötülük görmez. Ama kötüyü besledin mi kendi canına düşmanlık edersin."

"Zalimi mal cezasıyla bırakma; onun kökünü dibinden kazımak gerekir. Zulmü seven zalime tahammül etme. Mademki semirmiştir, derisini yüzmek gerekir. Nitekim kurdun kafasını da halkın koyunlarını paraladıktan sonra değil önceden kesmek gerekir."

----------------------------------------------------------------------

Tüccar ve Hırsızlar

" Erkeklik hırsızlarda olduktan sonra memleketteki askerin kadın sürüsünden ne farkı kalır?"

Tüccarları ısırıp zehirleyen bir padişah, şehir halkına ve orduya karşı iyilik kapısını kapamış sayılır. Akıllı insanlar onun çıkardığı kötü adetlerin velvelesini duyduktan sonra oraya giderler mi? Eğer sence iyi şöhret makbulse, tüccarları, elçileri hoş tut. Büyükler, adlarının iyilikle anılması için yolcuları canla başla ağırlarlar. Garibin gönlünü inciten memleket, az vakit sonra harap olur. Şu halde gariplere aşina olmalısın, gezginleri sevmelisin. Çünkü gezginler, insana iyi şöhret sağlarlar.

Konuğa, yolcuya iyi davranmakla beraber zararlarından da çekinmelisin. Dost kılığında düşman olabilecekleri için yabancılardan çekinmek faydalıdır.

Buna karşılık emektarların değerlerini yücelt. Kendi beslediğinden asla vefasızlık gelmez. Sana hizmeti geçmiş biri ihtiyarlayınca yılların hakkını unutma. İhtiyarlık onun elini hizmetten alıkoyduysa, senin elin cömertliğe muktedirdir.

----------------------------------------------------------------------

Şapur'la Hüsrev

Padişahım, kafası fesatla dolu bir yabancıyı incitme de memleketten dışarı atmakla yetin. Ona gazaplanmasan da olur. Çünkü, zaten çirkin huyu arkasında bir düşmandır. Fakat bu müsfidin doğup büyüdüğü yer Fars memleketi olunca kendisini Sana'ya, Saklab'a yahut Rum'a yollama. Hatta ona Fars'ta bile kuşluk vaktine kadar aman verme. Başkalarının başına bela yollamak doğru değildir. Sonra gittiği yerlerde, "Bu biçim adamlar çıkaran o memleket yere batsın!" derler.

Eskiden beri anlaşmış olan ve kalemleri bir yürüyen iki kişiyi bir arada aynı yere göndermek doğru değildir. Ne bilirsin, belki uyuşurlar, el ele verirler; biri hırsız çıkar, öbürü gözcülük eder. Halbuki hırsızlar birbirlerinden korkup çekinirlerse, kervan, aralarından sağ salim geçer.

Birini mevkiinden çıkarırsan, bir müddet geçtikten sonra suçunu affet. Ümit besleyen kimsenin muradını vermek, mahpusun bağını çözmekten bin kat iyidir.

Yumuşaklık gösterdiğin takdirde düşman yiğitlenir. Hışımlanınca da herkese utanç verirsin. Sertlik de yumuşaklık da beraber olunca iyidir. Tıpkı kan alıcı gibi hem cerrahtır hem merhem sürer.

İyi nam bırakanlar müstesna, dünyaya gelip de ebedi kalan kimse yoktur. Ama köprü, mescit, han ve misafirhane koyup gidenler ölmemişlerdir. Hayırlı eserler bırakmadan giden kimseye, ölümünden sonra Fatiha okumak caiz değildir.

Mademki namın ebedi kalsın istiyorsun, o halde büyüklerin güzel adlarını gizleme, önceki padişahlar ne yaptılarsa sen de kendi devrinde öyle davran. Onlar da murada ermişler, naz içinde yaşamışlar, zevk sürmüşlerdi. Fakat sonunda her şeyi bırakıp gittiler. Kimi dünyadan iyi bir ad götürdü. Kiminden de -ebediyen- kötü gelenekler kaldı.

Birinin yaptığı gammazlığı kabul etme. Böyle bir söz söylenmişse aslını araştır. Suçlunun unutkanlıktan doğan bir kabahatini kabul et. Aman dilerse mutlaka ver. Şayet bir suçlu sana sığınmaya gelirse, ilk suçu yüzünden onu derhal öldürmen doğru olmaz. Kendisine söylendi de öğüt dinlemediyse bir de zindanla, zincirle kulağını bük. Öğütten, hapisten de anlamıyor mu, o artık murdar bir ağaçtır, kökünü kaz.

Bir kimsenin günahı üzerine hiddetlenirsen, onu cezalandırmadan önce iyice düşün taşın. Çünkü Bedahşan yakutunu kırmak kolaydır. Lakin kırılan bir şeyi sonradan eklemek imkansızdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Merhaba 6 Ekim

 Merhaba dostlarım, 6 Ekim 2024 Pazar gününe girmiş bulunmaktayız... Yaklaşık 25 dakikadır C++ çalışıyordum. Oyun işinde acele etmeyeceğiz.....