9 Ocak 2024 Salı

Konfüçyüs Gibi Bir Bilgeden Öğretiler

<script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-4847011426389780"

     crossorigin="anonymous"></script>  

 Merhaba dostlarım,

Size biraz Konfüçyüs'ten bahsedeceğim...

Belki sonra da Mevlana'dan... Mevlana ne demiş: "Hır gürü savaşı bırak... Herkesle anlaş herkesle hoş geçin..."

Ancak öncelikle size biraz Konfüçyüs'ü anlatayım müsaade olursa... :)


Konfüçyüs'ü anlatan bir güzel felsefe kitabından altını çizdiğim önemli yerleri tüm dünya ile paylaşıyorum arkadaşlar izninizle... :) Bilgi paylaşıldıkça çoğalır... :) Yayınevi ya da yazar telif isterse de vermeye hazırız eğer çok bir miktar değilse... Bu güzel özet bilgileri tüm denk gelenler öğrenmeli... :) Yalnız benim siteme çok az insan giriyor, pek tanıtım yapmadım... :)

--------------------------------------------------------------------------------------------

Nereye giderseniz gidin ama tüm kalbinizle gidin...

"Kötülük olmasın düşüncelerinizde."

Yüksek bir dağın eteğinde yıllarını geçiren insana dair bilgelik tanımı yoktur. Bilgelik insanlarla temastayken kendini tanıma erdemidir. Yalnızlığını sevme, ilişkilerini yönetme ve mutluluğa dokunan tarafını keşfetme halidir.

Konfüçyüs, milattan önce 551 yılında Çin'in Lu (şimdiki adıyla Şantung) Eyaleti'nde dünyaya geldi. Hırıstiyanlığın doğuşundan yaklaşık 500 yıl önce Chou Hanedanlığı döneminde yaşadı. Engin bilgisi, özlü sözleri ve ahlak felsefesi yüzünden peygamber gibi görülse de, yaşadığı dönemde dinle ilgili hiçbir atıfta bulunmamış ve peygamber olmadığını açıkça belirtmiştir.

"Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner."

"Güçlü olan, zayıf yanını herkesten iyi bilendir; daha güçlü olan ise zayıf yanına hükmedebilendir."

"İnsanların umutlarıyla oynama, belki sahip oldukları tek şey odur."

Jen kelimesinin dilimizde tam karşılığı yoktur. Yüzeysel anlamı, iyilikseverlik ve iyiliği benimsemektir.  Kişinin kendini eğitme çabasıyla ortaya çıkan özel bir yetidir Jen.

Konfüçyüs: "Öğrenme sevdası olmaksızın iyilikseverlik sevdasına düşmek insanı aptal eder."

"Ya bir yol bul, ya bir yol aç. ya da yoldan çekil."

"Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir."

"Bir devleti yerle bir etmek için, yöneticinin hatasının söylenmediği bir düzen yeter."

"Aynı anda iki tavşan kovalayan, bir tane bile yakalayamaz" der Konfüçyüs.

"Adalet devletin hazinesidir."

"İyi bir hükümdar halkını kurtarmak için töreleri bozmaktan bile çekinmemeli."

Çalışanlar işlerini severek yapıyorsa, kitleler arasında ekonomik uçurumlar yoksa, öğrenme isteği küçük yaşlarda aşılanmışsa ve öğrenmenin önü açıksa toplum mutludur der.

Konfüçyüs, "İyi devlet adamında beş niteliği yüceltirseniz dört kötülükten kurutulursunuz" der ve yüceltilmesi gereken beş niteliği şöyle özetler: "Müsrif olmadan eli açık olmak. Şikayet etmeden çalışkan olmak. Açgözlü olmadan istek duymak. Gururlu olmadan rahat davranmak. Korku salmadan saygın olmak."

Devlet adamında bu nitelikler yüceldikçe karşılaşılmayacak dört kötülüğü de şu şekilde özetler: "Nasihatsiz infaz ki bu gaddarlıktır. Öğretmeden başarıları ölçmek ki bu kabalıktır. Yönetimde gevşek olup sınırları koymak ki bu kötü niyettir. Başkalarının hakkını verirken cimri davranmak ki bu bürokrat olmaktır."

"Kuyunun dibinde yaşayanlar, gökyüzünü kuyunun ağzı kadar görürler."

"İnsanları korkuyla yönetip düzeni cezalarla sağlarsan senden kaçacaklar ve özgüvenlerini kaybedeceklerdir. İnsanları sevgiyle yönetip düzeni adaletle sağlarsan özgüvenlerini koruyacaklar ve sana kendi istekleri ile geleceklerdir." diye ekler.

"Görüyor musunuz, adil olmayan yönetimler kaplanlardan bile daha tehlikeli" der.

"Ben insan ile Tanrı, insan ile dünya ötesi ilişkileri değil, insanla insan arasındaki ilişkileri ve ortak yaşamı en olumlu düzeyde sürdürecek öğretiyi ortaya koyuyorum."

Ahiret inancı yaşama amacının önüne geçtiğinde, dünyaya iyi şeyler bırakmak mümkün değildir. Nefes aldığımız, toprağını ekip biçtiğimiz ve türlü nimetlerinden faydalandığımız dünyayı, bulduğumuzdan daha iyi bir yer olarak bırakmak, ilk amacımız olmalıdır. Mutluluğa giden yolun ve yegane amacımızın içinde yaşadığımız anı değerlendirmek olduğunu savunur.

Ölümle ilgili bir soruya "İnsan, eğer hayatı henüz tanıyamamışsa, ölümü nasıl tanıyabilir? diye cevap vermiştir. "Eğer biz insana hizmet edemezsek, ruhlara nasıl hizmet edebiliriz? diye sormayı tercih etmiştir.

İyiliğin mükafatı da kötülüğün cezası da kişiye hazırlıksızken verilir. Kötü bir insanı belki de en tepedeyken cezalandırır. İyi birine, karanlığın özünü hissettirdikten sonra mükafatını verir. Dünya boş ve anlamsız bir yer değil, derin görebilen için iyiliğin kazandırdığı bir yerdir.

Çin'de Konfüçyüslük, Taoculuk ve Budizm gibi dinler ortaya çıkmadan önce, Şang-Ti olarak adlandırılan bir yüce varlık inancı hakimdi. Şang-Ti, Gök Tanrı inancı karşılığıdır.

Şang-Ti zamanla eşanlamlı bir sözcük olan Tien'e evrilirken, Konfüçyüs döneminde de yüce Tanrı Tien'den sıkça söz edilmiştir. Zamanla bu terim, kader ve Tao ile eşanlamlı olarak da kullanılmaya başlanmıştır.

Konfüçyüs'e göre Tien, iyiliğin kaynağı olduğu için saygı görmektedir. Tien yücedir, aldatmaz, aldanmaz, koruyan ve kollayandır. İnsanın içinde iyilik barındıran her zerrede o vardır. Kötü hükümdarları cezalandıran, açgözlünün içinden huzuru alan, sevgisiz yaşayanın sonunu kötü yapan da O'dur. Ölüm ve hayat göğün emridir. Zenginlik ve şeref ise kaderin işidir. Tanrı her şeyi açıkça görür ve bütün yapılan işlerde insanlarla beraberdir. Kanun ve şeriatı veren Gök'tür. O iyi insanlara uzun ömür bahşettiği gibi, fazilete de mükafat vermektedir. Bu fazilet dört kısımdan oluşur: insan sevgisi, adalet, iyi ahlaka uymak ve bilgidir.

İnsanın dünyaya gelmesine vesile olan anne ve baba, ata sayılmaktadır. Atasına saygı göstermeyen insan, dünyanın bütün bilgilerini bilse de, insan olma erdemine bir arpa boyu kadar yaklaşamamıştır. Anne ve babanın hatasını yüzüne vurmak, sahip olamadıklarımız için onları yargılamak, belli bir erişkinlik düzeyine eriştikten sonra bile onlardan maddi beklenti içinde olmak doğru değildir. Onlar yeterli veya yetersiz şekilde görevini yerine getirmiş ve bir insan büyütmeyi başarmıştır. Gerisi insanın münasebetine hastır. Büyüyen insanın kendini yetiştirmesi ikinci doğumu gibidir ve asıl doğum budur. İnsan kendi doğumundan yalnız ve yalnız kendisi sorumludur.

Kendi menfaatleri uğruna kötülüğü savunanları cezalandıracak bir Tanrı vardır ancak Tanrı tarafından bahşedilen zekasını kullanmayan ve kötülüğe sessiz kalan insanın da iyi olduğundan söz edilemez. Kötülüğe sessiz kalmak sabır değil kötülüğe yardım etmektir. "Kaybedeceğini bilsen de adil olmalısın" der. Kısa vadede kaybettiğin her şey uzun vadede form değiştirmiş ve büyümüş şekilde sana dönecektir.

İşe yarar hissetmeden, tek bir noktada bile değişime sebebiyet vermeden, kendinden geriye bir şeyler bırakmadan mutlu olman mümkün değildir.

"Birkaç saat mutlu olmak istiyorsan, balığa çık. Birkaç gün mutlu olmak istiyorsan, tatile çık. Birkaç ay mutlu olmak istiyorsan evlen. Ömür boyu mutlu olmak istiyorsan, işini çok sev!"

"Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyi, başkasına da yapmayın"

"Bir insanın bilgisi yetse bile, onu taşıyacak erdemi yoksa, neyi kazanırsa kazansın, sonunda her şeyi yitirir." Bilgiyi taşıyan erdem vicdanın kendisidir.

Hatalar her zaman olacaktır. Hayat devam ettiği sürece yargıladığın her şeyi yaşaman da imkanlıdır. Başkalarında gördüğün hatalara kendi hatalarınmış gibi sahip çık. Onları gizle ve onlardan ders çıkar. İnsanların hikayelerini bilmeden, onları o hataya götüren yolu dinlemeden yargıya varma. Ne yaparsan yap ama iyi bir dinleyici ol. Bu zordur. Önyargılarını yok ederek birini dinlemen ve kendini onun yerine koyman zordur ama imkansız değildir. "Yargılamak için bilmek, bilmek için anlamak, anlamak için dinlemek gerekir. Dinlemeyen insanın da yargılamaya hakkı yoktur" der ve ekler: " İnsanları geçimsiz yapan sevgisizliktir. Birbirine düşman eden iletişimsizliktir. Güzellikten yana ne  varsa yok eden ilgisizliktir."

Konfüçyüs'e sorarlar: "Üstat , iyi insanların da endişeleri olur mu? Konfüçyüs cevap verir: "Hayır, iyi bir insan kendini geliştirir ve erdemini anlar. Ermişlerin ve bilgelerin öğretilerini benimsediği zaman ilkelerini daha derinden anlayabilir ve yaşamında daha büyük bir hoşgörüyle ve sağlıklı şekilde uygular. Neticede, iyi bir insan, hayatın gerçek amacını anlar ve yaşamın mutluluğundan faydalanır. Onun anlayışında kişisel çıkarları olamaz. İyi bir adamın endişeleri şöhret ve kazanç için değildir, daha çok bütün dünya için endişelenir. Onun tasası başkaları için sorumluluk ve saygı, yani özverinin ve fedakarlığın göstergesidir. 

Tek bir kişiye bile olsa nefret duymamaya özen gösterin. "Nefret ediyorsanız, yenilmişsiniz..." diye ekler. Nefretin asıl sebebi size yapılan kötülük değil, kötülüğü yapan insanı kendinizle kıyaslayıp daha güzel bir hayat sürdüğünü düşünmenizdir.

Takılıp kaldığınız bataklıktan kurtulmanın ilk koşulu farkına varmaktır. Kaderi ve değiştiremeyeceklerini kabullenerek, değiştirebileceklerine odaklanmaktır. Değişimin sınırsız olduğu tek yer kişinin kendisiyle münasebetidir. İyi bir insan önce kendine iyi davranır. Başkalarını affetmenin ilk koşulu kendini affetmektir. Yaptığınız hataları, geçmiş seçimlerinizi ve gelecek kaygısı duyan benliğinizi affedin. Kendinizi sevmeden kimseyi sevemez, kendinize inanmadan kimseye inanamaz ve kendinizi bilmeden diğerlerini anlayamazsınız.

Konfüçyüs'e bir öğrenci sorar: "Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mı?" Konfüçyüs, "Nasıl olacağını göstereyim..." der ve vazoyu ters çevirir. Elma kendiliğinden vazonun içinden çıkar. Öğrenciler çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başlayınca Konfüçyüs öğrencilerine elmayı göstererek ekler: " Göründüğü gibi basit değil, bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız."

Hayatın akışında bazen ulaşmak istediklerinize onları yakalamaya çalışarak değil, onların size gelmelerine izin vererek erişebilirsiniz. Bünyenize iyi gelecek her neyse gelip sizi bulur.

"Hiçbir şey eyleme geçen cahillik kadar korkunç olamaz."

Her gün yeni bilgiler öğrenmek, yeni insanlar tanımak ve bildiklerini başkalarına aktarmak gerekir ve alışveriş yapılması gereken en önemli şey bilgidir. Bunu şu cümleleriyle açıklar. "Bende 1 yumurta var, sende 1 yumurta var. Ben sana bir yumurta versem, sen bana bir yumurta versen, bende 1 yumurta sende 1 yumurta olur. Bende 1 bilgi var sende 1 bilgi var. Ben sana 1 bilgi versem sen bana 1 bilgi versen, bende 2 bilgi sende de 2 bilgi olur."

İlgi alanlarınızı keşfetmek için deneyimlemekten çekinmeyin. Gözlemleyin araştırın ve yapın. İnsan gözlemledikçe isteklerini, denedikçe yapabildiklerini, öğrendikçe cehaletini tanır ve "Gerçek bilgi insanın cehaletini tanımasında yatar" der Konfüçyüs.

Bilmek değişimin kendisidir. Bilmekten korkmayın. Soru sormaktan ve yaşınız kaç olursa olsun kendinizi değiştirmekten vazgeçmeyin. "Soru soran adam, bir dakikalığına aptaldır. Soru sormayan adam ise yaşam boyu aptaldır" diye ekler Konfüçyüs.

"Tanrım, bana kitap dolu bir ev, çiçek dolu bir bahçe ver."

"Öğrenmeyi sevmeksizin cömertliği sevmek vardır ki aptalca bir saflığa götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin bilmeyi sevmek vardır ki, zihnin gereksizce dağılmasına götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin içten olmayı sevmek vardır ki, onur kırıcı bir aldırmazlığa götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin açık görüşlü olmak vardır ki, umarsız bir asiliğe götürür. Öğrenmeyi sevmeksizin prensip sahibi olmayı sevmek vardır ki, mantıksız bir zorlamaya götürür." Kişinin attığı, atacağı ve atmakta olduğu her adım bilgiden geçer ancak öğrenmeye dair istek ve açlık daha önemlidir. Kişi kendini sever gibi öğrenmeyi severse, her nereye giderse gitsin empatiyle gider.

Bünyesinde bilgiyi barındıran kişi, nitelik olarak güzel ahlaktan uzaksa bir canavar yetişmiş demektir. Eğitimin ilk basamağı şüphesiz ki, çocuklara vicdan, merhamet, adalet ve toplum yaşamında mecbur olduğumuz saygı kavramlarını öğretmektir.

"Her şey bir güzelliğe sahiptir fakat bunu herkes görmez."

Sanat insanın kendi içine yapacağı yolculuğun en önemli adımıdır. Müziğin ritmi, dansın ahengi ve şiirdeki kafiye doğadaki dengenin bir karşılığıdır. İnsanlar evreni birleştirir ve bütünleştirir. İnsana hem acizliğini hem de gücünü aynı anda hissettirir. Anıların birikmesine ve hayatın daha anlamlı olmasına yol açar. Tarihi öğrenmemize aracıdır. Hayal gücümüzü sonsuz kılar. Mesleğiniz ne olursa olsun aşkla yaptığınızda ortaya sanat çıkar.

Karşılıktan çok çabaya önem vermeye aşk denir.

"Bütün sesler bilinçten çıkar. Bilincin çalışması ise dış etkilerle olur. Duygular içten geldiği zaman ses halinde kendilerini gösterirler. Bu seslerin bir sıra haline konulmasına ton denir. Müzik tonların bir hasılasıdır. Ses bilip de ahengi bilmeyenler hayvanlardır. Tonu bilip de müzikten anlamayanlar insanlardır. Bozulmaya yüz tutmuş bir memleketin sesi, kederli ve düşüncelidir. Müzik, birliği vücuda getirir. Müziğin hakim olduğu yerde bir yakınlık vardır. Müzik mukaddes insanlara neşe verir ve insanların kalplerini iyileştiren bir şeydir. Fazilet insan yaradılışının temelidir, müzik ise faziletin temelidir. İçte bir hareket yapan şey müzik, dışta hareket yapan şey merasimlerdir.

"Gösteriş bir insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir."

"Midenizi asla tamamını doldurmayınız" diyen Konfüçyüs, kalktığı hiçbir yemekten doyarak kalkmamıştır.

"Hoşgörülü insan dağa tırmanmayı, akıllı insan suyu sever." Aklı eğitmenin yolu bilgiden, bedeni eğitmenin yolu ise hareketten geçer.

Hiçbir şey karanlık bir odada siyah bir kedi aramak kadar zor değildir. Hele odada siyah bir kedi yoksa."

"Hayatta üç şeyi iyi düşün. Kırmadan önce bir kalbi, çarpmadan önce bir kapıyı ve bitirmeden önce son sözü."

İnsan değişime direndiği ölçüde stres sahibi olur.

"En büyük zaferimiz hiç düşmemek değil, her düştüğümüzde kalkabilmektir."

"Sizi iki defadan fazla üzen birine güvenmeyin. İlk seferinde bu sizin için bir uyarıdır. İkincisi ise bir derstir ve bundan daha fazlası saygısızlıktır." der Konfüçyüs.

"Arkadaşlarınızı tanımak için başarı ve üzüntüden geçmek gerekir. Başarıda arkadaşlarının sayısını, üzüntüde ise kalitesini öğrenirsiniz."

"Yavaş büyümekten korkma, hep aynı kalmaktan kork. Acı çekmekten korkma, acıyı atamamaktan kork. Gelecekten korkma, anı yaşayamamaktan kork" der Konfüçyüs.

"Ne aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz."

Konfüçyüs, her öğrencisine istekleriyle ilgili düşünmesini ve ondan sonra harekete geçmesini öğretmekle başlardı. O iyi bir öğretici olabilmek için, hayat boyu iyi bir öğrenci olarak kalmak gerektiğine inandı.

"15 yaşında kendimi öğrenmeye verdim. 30 yaşında isteğe sahip olabildim. 40 yaşında, kuşkulardan uzaklaştım. 50 yaşında göğün buyruğunu öğrendim. 60 yaşında sezgi yoluyla her şeyi kavradım. 70 yaşında, doğru olan şeylere zarar vermeden yüreğimin isteklerini yerine getirebildim."

"Sizdeki üç şeyi görebilen insanlara güvenin: Gülüşünüzün ardındaki kederi. Öfkenizin ardındaki sevgiyi. Sessizliğin ardındaki nedeni."

"Araştırma yapıldığı zaman bilgi artırılabilir; bilgi artırıldığında istek samimi olabilir; istek samimi olduğunda akıl ıslah edilebilir; akıl ıslah edildiğinde özel yaşam iyileştirilebilir; özel yaşam iyileştirildiğinde aile yapısı düzeltilebilir. Aile yapısı düzeltildiğinde devlet düzen içinde yönetilebilir."

Çocuğun aile içi eğitiminde şefkat esas alınmalıdır. Konfüçyüs'e göre, bencillik ve yalancılık gibi karakter özelliklerinin temeli çocuklukta atılır. Kardeşleriyle ya da arkadaşlarıyla paylaşım yapma konusunda çocuk teşvik edilmelidir.

"Konuşmadan önce düşün; sessizliği bozacak kadar değerli mi?"

"Bugünlerde ana babaya bağlılık demek, bir kimsenin ailesini geçindirmesi olarak anlaşılıyor. Ama köpek ve atlar da aynı şeyi yaparlar. Saygı olmazsa bunu ötekinden nasıl ayırt edebiliriz?" der.

Kadın, çocuk sahibi olduğunda kutsal sayılır.

Kardeşler arasında da küçüğün büyüğe itaati, büyüğün küçüğe şevkati söz konusudur ancak bu durum kişinin hayatı boyunca temas etmesi gereken herkese karşı göstermesi gereken bir tutumdur. Bütün insanlar kardeştir ve ilk tanışmada önyargıyı değil samimi bir saygıyı hak ederler. İlişkilerde beklentilerin karşılıklı olduğunu belirten Konfüçyüs, aile kurumunun dengede kalabilmesi ve sağlıklı ilerleyebilmesi için her bireyin sahip olduğu statüyle ilgili görevleri olduğunun altını çizer. Görevlerimizi yerine getirmeden karşımızdakinden beklentiye girmek ahlaka yakışır bir tutum değildir.

---------------------------------------------------------------------------------------------

Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa!

<script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-4847011426389780"

     crossorigin="anonymous"></script>  

Merhaba dostlar,

Ey kendini olgun zanneden hocalar, ve peygamberlerden başka önder tanımayanlar...

Mustafa Kemal de bizim en değerli önderlerimizdendir... İsterseniz siz bütün ömrünüzü ibadet ve taatla geçirin... Gene de Atatürk'e yetişemezsiniz...

Yaşa Mustafa Kemal Paşa Yaşa!



Hakk La İlahe İllallah

 <script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-4847011426389780"

     crossorigin="anonymous"></script> 



Cihana Sultan mısın? şiiri

Bunca gönül aldırıp
Cihâna sultan mısın?
Hükmün canlara geçer,
Can içinde can mısın?

Bakışın bin can alır,
Derdin yürekte kalır,
Gören kendinden varır,
Uşşâka Kur’ân mısın?

Uçan kuşlar uçunur,
Seni yel görse durur,
Devler hükmüne girer,
Belkîs, Süleyman mısın?

Yüzünden gün tutulur,
Ay doğmaya utanır,
Gören heybete kalır,
Yusuf-ı Kenan mısın?

Ölü görse dirilir,
Kalıbına can gelir,
Topraktan âvaz gelir,
İsa bin Meryem misin?

Aşkın dîne şûr eyler,
Arslana zencir eyler,
Katı taşı mum eyler,
Yoksa Ferhad sen misin?

Aşkın Hakk’a irgörür,
Ol gözler dîdâr görür,
Görenler baş indirir,
İbrâhim Edhem misin?

Yüzün dîdar nûrudur,
Saçın mi’rac dünüdür,
Gören cânın unutur,
Fahr-ı Âlem sen misin?

Yunus sevdiğin gözle,
Aşk yolunu key izle,
Râzı gönülde gizle,
Söze hâkim sen misin?

 
Yunus Emre

Hastalık, Farz ibadetler ile Sünnet ve Nafileler ve Vird Üzerine

<script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-4847011426389780"

     crossorigin="anonymous"></script> 

 Merhaba dostlar,

Namazları kılmayınca da olmuyor... Mevlana Hazretleri bir şiirinde bırak sünnetleri farzları kıl diyordu... Bana dokunduğu için çok namaz kılmak, sadece farzları kılmaya gayret edeceğim bir müddet daha (ömrümüz varsa belki 2-3 sene daha). Ne yapalım bu rahatsızlık iyiye gitsin, daha kötüye gitmesin... :)

5 vakti sünnetlerle, son sünnetlerle ve vacibiyle kılınca öyle bir rahatsızlık oluyor ki beynimde... Resmen algılarım zayıflıyor... Başkasına dokunmayan namaz bana dokunuyor...

Ben de sadece farzlara gayret edeyim ne yapalım, Hakk farz demiş... :) Pazartesi-perşembeleri de mümkün mertebe oruca gayret edersek inanıyorum ki Mevla bizi yavaş da olsa iyileştirecektir...

Hastayım diye namazları bırakmak olmaz... Aklımız başımızdaki dersleri verebiliyoruz... Yani çok ağır değil rahatsızlığımız sadece biraz sıkıntı veriyor... :)

Bu hastalık bizim hayrımıza olabilir... Yoksa Allah hayrımıza olmayan bir şeyi bize yazmazdı... Bunda da vardır bir hikmet... :)

Yani kestirmeden gitmeliyiz... Yapacak bir şey yok... Mevla her şeye rağmen bizi huzurda görmek ister... :)

O yüzden ben işsizliği ya da para kazanamamayı pek fazla kafaya bile takmam, çünkü Mevla hep bizimle... :)

Hakk'ın has kulları arasına katılmak istiyorsak O'nun emirlerine uymalıyız, en azından asgari zorunluluk düzeyinde...

Yani bir şeyi tam doğru yapayım diyorsun gücün yetmiyor... O zaman doğruya yakın yap, o zaman Mevla belki de onu tam doğru gibi sayacaktır... Demokrasilerde çareler tükenmez demişler hem... :)

Yani namaza başlayınca da hepsini kılmak istiyorsun ama dokunuyor... Frene bas, bu beyin sana lazım... Hem namazları kısa kılınca üşengeçlik de kalmıyor pek... :)

O baba erenler bir şey söylüyorsa hikmet icabı söyler... Sen hep onlara gönlünde yer ver... Ama onlarla yarışma, sadece kendinle yarış ve beynini ve ruhunu pozitif bilim, ilim ve irfanla geliştirmeye bak...

5 vakti süper yapmışsın ama beynin yanmış olursa o da doğru değil şüphesiz... :)

Yani sağlıklı ve dindar insanlar 40 rekat kılıyorsa, sen 17 ya da vacibi de katarsak 20 rekat kıl ama kopma... :) Önemli olan devamlılık... Haydi aslanım göreyim seni... :)

Bir de buna sabahları bazen yaptığın Vird-i Mevlevi'yi ekle... Onu da sadece 1 kere yap... 2 olursa o da dokunuyor... Bir de şükür namazı 2 rekat... Olay bu dostum... :)

Hemen şimdi yatsının 4 farz + 3 vacibi ile başla... Vira bismillah... :)

33 adet de şu tesbihatı yaptık:

Türkçe okunuşu:

“Subhânallâhi ve’l-hâmdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vallâhu ekber ve lâ hâvle ve lâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-azîm.”

Anlamı:

“Allah eksik sıfatlardan münezzehtir. Hamd Allah’adır. Allah’tan başka ilah yoktur ve Allah en büyüktür. Allah’tan başkasında güç ve kudret yoktur.”

Tesbihatı dahi uzun tutmak bizi psikoza sokuyor... Bu kadarı karar, namazlardan sonra bu tesbihatı yapmalı, sabah virdi, akşam da kendi 100 adet tesbihatını... Başka da tesbihat yapma... :)

8 Ocak 2024 Pazartesi

8 Ocak 2024'e Merhaba

<script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-4847011426389780"

     crossorigin="anonymous"></script> 

Merhaba dostlar,

Kısa bir aradan sonra tekrar buraya bir şeyler karalamanın vakti gelmiş...

Hafta sonu İstanbul'daydık... Cumartesi sabahı İzmit'ten yola çıktık ve bir gece İstanbul'da kaldık. Sınavlarımız vardı Cumartesi ve Pazar günleri 2 oturumda toplam 6 sınava girebildim... Birinci günkü sınavlar biraz vasat gibi geçse de ikinci günküler iyiydi... İkinci günküler BA ya da AA gelebilecek dersler ya da bir arıza çıkarsa BB notunda kalabilir... (Nesnel Tasarım ve Programlama, Programlama Dilleri ve Lineer Cebir). Ancak ilk günkü dersler yani Olasılık ve İstatistik, Sayısal Tasarım ve Veri Yapıları... Bu derslerde çok attık... Ya koşullu geçeceğiz, ya kalacağız -böyle olursa bütünlemelere girebiliyoruz diye biliyorum- ya da CC çok zorlarsak da CB ile geçeceğiz gibi... :) Eğer BB ya da daha iyisi olursa mucizevi olur... :) 2 tane imtihana da girmedik... Onlara 2 oturum daha beklemeliydik... Onlarda bütünleme kesin oldu. Üstelik onlarda çok konu eksikliğimiz vardı... Hiç bekleme yapmadan döndük. Konaklamayı da babacığımla birlikte 4 yıldızlı kahvaltı dahil bir otelde yaptık... :)

Genel olarak memnunduk... Otel elbette bir Datça'daki, Bodrum'daki ya da Antalya'da kaldığımız oteller konforunda olmasa da genel olarak fena değildi... Çünkü genelde buralarda her şey dahil konaklama tercih edildiğinden tam bir tatil havası içinde geçiyor... Konsept tatil değil 1 gece rahat konaklamaydı ve babam çok beğenmese de otelden ben memnun kaldım diyebilirim... Sadece TV çalışmadı, arızalanmış televizyon... O bakımdan... Duşta da tatil beldelerindeki gibi şampuanlardan yoktu... Biz de zaten duş almadık... :) Merak edenler için otelin ismi Grand S Hotel... Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü'ne çok yakındı arabayla... Sınav da bu üniversitedeydi... :)



Oruçlara da ara vermiştik, bugün tutmayı unuttuk, önceden de sınav haftası diye ara verdik... Aklımızda olsun perşembe günü gene başlayalım ve klasik pazartesi-perşembe oruçlarına da mümkün mertebe devam edelim... :) Sabah 7.15 civarı uyanmışızdır... :)

Oyun yapım borcunda da son hafta final haftasıydı, hiç oyunumuzu yapamadık...+10 saat de son haftadan eklersek 64 saat, bu haftayı da eklersek Pazar gününe kadar 74 saat oyun yapım borcumuz olacak...

Bir ağrı kesici alalım ve vira bismillah deyip başlayalım... Namazları da çok kılamıyoruz çünkü bize dokunuyor rahatsız olduğumuzdan... Ancak mutluyken kılabiliyoruz... Mevla'm affıyla muamele eylesin... :) Çalışmak da bir ibadettir demiştik... O bakımdan mutlu olmaya odaklanıp, sağlığı düzeltmeye bakmalıyız... :)


Bugün epey dinlendik dostlar, kısaca bugün biraz ense yapma günümüz gibi oldu... Biraz kütüphanemizi karıştırıp çeşitli kitaplardan okuyalım... Baş ağrılarından dolayı dinlendik diyebiliriz... :)

Belki biraz udemy kurslarına bakarız... En son bir blue team siber güvenlik kursu almıştık... Siber güvenlikte böyle kırmızı, mavi ve mor renk gibi takımlar varmış... Ben güvenlik tarafının ağır bastığı mavi takımı öğrenmek istiyorum... Red team olmaya gerek yok şimdilik...

Mutluyuz dostlar... Rab'be şükürler olsun... :)



3 Ocak 2024 Çarşamba

3 Ocak 2024'e Merhaba

<script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-4847011426389780"

     crossorigin="anonymous"></script> 

Merhaba dostlar,

2 Ocak 2024 tarihinde epey uyuduk, akşam da elektrik devrelerinden 6. haftaya başladık yani oraya kadar geldik... En son Thevenin yönteminde kaldık. Bir de dostlar, yaklaşık son 3 ya da 4 gün kadar 150 mg kullandık yardımcı ilacımızı ancak biraz zorlama oldu. 200 mg kullanmak bizdeki maniyi alıyor... Doktor da zaten 200 mg kullanın demişti. Ne fazla ne az, biz önceden fazla kullanırdık, son 3 gün kadar da az kullandık... Demek ki yavaş yavaş iyileşiyoruz... Ancak 6 saatte bir 50 mg alırsak en ideal doz oluyor. Bir kahve yaptık kendimize... 4-5 sene önce 600 mg kullanırdık... Şimdi 200'lere kadar düştük çok şükür. İşler iyi giderse inanıyorum ki bir 6 ay kadar sonra 8 saate bire yani 150 mg'a düşeriz gibi... Şimdilik biraz erken gibi düşmek için sanki, çünkü epey manik ya da hipomanik gibi oluyoruz... :) Ayın 5'inde de iğnemizi olacağız nasipse... :)

Yani neymiş, kişi biraz da kendinin doktoru olmalıymış... Allah cümle şifa bekleyen hastalara şifa bağışlasın inşallah... :)


Merhaba dostlar, bu sabah 06.00'da yatıp, 11.15'de kalktık... Kahvaltımızı yaptık ve 3 adet bilgisayar ağları dersine çalıştık... Düşük not aldığımız derslerden biriydi bu ders (60), bu sefer bari konuları yetiştirelim de 90+ alıp  BA getirelim... :) Daha 11 adet daha hafta var bu ders için ancak biraz yorulduk... :) Pazar günü bu dersin imtihanı... :) Saat de 14.20'yi geçiyor... :)

Bugün yapmam gerekenler belki gece 00.00'dan sonrası da dahil sabaha kadar:

Bilgisayar Ağları ve Elektrik Devreleri derslerinin ilk 9 haftasını bitirmek. Elektrik Devreleri dersinde 6. hafta, Bilgisayar Ağları dersinde  4. haftadayız... :)

Merhaba dostlar, bugün çarşıya gittik. Hep gittiğimiz kafede patates kızartması ile çay içtik... Ardından tam kitapçıya doğru giderken bir görme engelli vatandaşla karşılaştık... Rabb'im tüm zorluklarını kolaya çevirsin ve hep karşısına iyi insanlar çıkartsın inşallah... Aklım da o adamda kaldı... Kısa bir diyalog geçti aramızda... Gideceği yere de sağ salim ulaştırsın inşallah Cenab-ı Allah... 

Rabb'im yar ve yardımcısı olsun tüm görme engellilerin... 

Engeller çeşit çeşit, benim de ufak bir engelim var... 

Yani kısaca Allah, kalbinde iyiliğin ağır bastığı tüm kullarının yardımcısı olsun inşallah...

Sonra kitapçıya gittik ve Farabi'den Mutluluğun Kazanılması isimli kitabı seçtik.... :) 50 sayfalık bir kitap... (xxvii kadar da ön yazısı var)

Ön yazılar 27 sayfa ve normalde de 17. sayfaya kadar yani 44 sayfa kadar okuduk... :)

İstanbul'da otel rezervasyonumuzu da yaptık bir gecelik, Cumartesi sabahı nasipse İzmit'ten epey erken yola çıkıp babamla direk sınava gideceğiz, çıkışta da bir şeyler atıştırıp otele giriş yapacağız... O gün nasipse otelde de çalışıp, Pazar sabahı kahvaltıyı yapıp Pazar günkü sınavlara da girip dönmeyi düşünüyoruz... Ya nasip... :)

Şimdi birazcık uyuyalım saat de yarıma geliyor... :)

Gece ilacımızı da aldık ve uyku bastırdı... :)

Dersler gene yarına kaldı... :)

Dostlar o bastıran uyku, ilacın tesiriyleydi, yani gene bizi uyku tutmadı ve sabah 6.00'da ilacı içip iyice uyku gelince tekrar yatacağız gibi... 1 buçuk saat kadar kestirmişizdir ancak uykuya dalamadık... :)

İlacımdan çok memnunum aslında ancak yan etkileri biraz sıkıntılı... Kafayı sersem yapıyor... Ancak maniyi yok ediyor...  Napalım bir müddet daha bu dertlere katlanacağız... Rabb'e şükürler olsun... :)

1 Ocak 2024 Pazartesi

Yılın İlk Günü ve Gecesi

<script async src="https://pagead2.googlesyndication.com/pagead/js/adsbygoogle.js?client=ca-pub-4847011426389780"

     crossorigin="anonymous"></script>

Merhaba Dünya,

Bu sabah 7.20 gibi kalktık. Bugün İstatistik ve Olasılık dersinin 13. haftasına kadar geldik. Son 2 hafta kaldı sadece... Verimli bir gün geçti çünkü hep Hakk'laydık... :) 50 sayfa kadar da Şimdi Ne Yapmalıyım? kitabını okuduk... Daha önceden de okumuştuk... :) Divan-ı Kebir de okuduk epey, Fihi Ma Fih de okuduk... Bir de Mevlana dizisinden bir bölüm daha (dördüncü bölüm ilk sezon) tamamladık... :)



Bitter Sweet Symphony :)

 Merhaba dostlarım, Zaman yolcusunun adımlarını takip etmekten vazgeçiyorum... Elif'ten de vazgeçiyorum... Mecbur muyum zaman yolcusunu ...